4 Ocak 2011 Salı

Masal Bölüm 2.

Nerde kalmıştık? K. ile D. ilk görüşmelerini tamamlamışlardı.

Eveeettt, bu ilk görüşme her ne kadar her iki taraf içinde çok anlam ifade etmiyor gibi görünsede yıllar sonra bile hafızalarından silinmeyecektir. Bu ilk görüşmenin ardından teknolojinin de yardımıyla K. ile D. internet üzerinden görüşmeye başlarlar. Bir kaç gün sonra D., K. ya " bu akşam vaktin varsa bir bardak çay ısmarlasam" der.
K. çayı da seviyor olması hasebiyle teklifi kabul eder. Ankara nın hüzünlü sonbahar akşamında D. işyerinden çıkar ve kafası önde K. ya doğru yol alır. K. nın işyerine gelir ve hazırlanmasını bekler. Bu arada K. nın işyerindeki arkadaşlarıyla da tanışır.

Ankara'nın basit sokak arası bir çaycısında oturup sohbet ederler. Hava soğuktur ama aldırış etmezler. Oturdukları yerden kalkıp yürümeye karar verirler. Bu yürüyüş ikisi içinde çok kısa sürmüştür ancak neredeyse 1 saati geçmiştir. Saatin hayli ilerlediğini fark edip yine vedalaşırlar. K. otobüs beklemektedir D. ise evine doğru yol alır. K. D. nin arkasına bakıp bakmayacağını merak eder ama D. arkasını dönmez.

D. nin K yı ziyaretleri sıklaşmıştır.Sonbahar bitmiş ve Ankara da kar başlamıştır. K. kar yağışını çok sever ve D. ile birlikte Salep içip sohbet ederler. Görüşmeleri nerdeyse hergün gerçekleşmektedir. Evlerine vardıklarında hemen bilgisayarı açıp eve dönüp dönmediklerini merak etmekte ve konuşmak istemektedirler.

Her sabah Günaydın mailleri gönderir, en sevdikleri şarkıları paylaşırlar. Gün içinde defalarca telefonlaşır öğle yemeğine sık sık birlikte giderler. Artık birlikte olabilmek için bahaneler yaratmaya başlar sabah kahvaltısı, olmadı öğle yemeği derken neredeyse her gün defalarca görüşmeye başlamışlardır.

D. yüksel lisans yapmaya başlamış ve çok heyecanlıdır. Nerdeyse sık sık K. ya bundan bahseder, ödevlerini analatır, onadan yardım ister. D. K nın konuyla uzaktan yakından ilgisi olmadığını bilmekte ama onu hayatına dahil etmek için neredeyse her ayrıntıyı paylaşmaktadır.

Bu durum K. nın ve D. nin ortak arkadaşları tarafından farkedilmiş ve ikisinede farklı zamanlarda aralarında duygusal bir ilişki olup olmadığını sormuşlardır. D. sosyalist bir çevreden gelmektedir ve bu tür soruların onda tek bir cevabı vardır "Hayır". K ise benzer bir çevrede bulunmasına rağmen ilişkilerini daha mesafeli tutmuş ve bu tür konularda kendini ifade etmeyi seven biridir. Onun cevabı ise "Bilmiyorum" olmuştur.

Bir kış günü K. D. yi arar ve o akşam görüşüp görüşmeyeceklerini sorar. D. dersi olduğunu ve gelemeyeceğini söyler. K. üzülmüştür ama "peki" der. D. okula gittiğinde aklı hep K. dadır. Son anda dersi iptal olur ve D. ayakları yere basmadan K. nın yanına gitmek için harekete geçer. Yolu yarılamışken D. birden durur, Ankarada yağmur yağmaktadır. D. sırılsıklamdır ama yolun ortasında öylece kalakalmıştır. "Ben ne yapıyorum" der kendi kendine. "Nedir bu heyecan, bu telaş. Ben böylesi bir duruma düşemem. Yapacak başka işler var" der ve yavaşlar. K nın yanına o gün hiç gitmez.

Bu arada K. da D. den farklı şeyler düşünmemektedir. Kimdir bu hergün görüştüğü, herşeyi paylaştığı, özlediği, merak ettiği adam kimdir? Ne hissediyor? Ne bekliyor?

ve K. D. nin içinde bulunduğu çevreyi az çok tanıdığından ve D. nin kendisine asla kendisi gibi bakamayacağını bildiğinden bir karar verir. O akşam görüşeceklerdir ve bu son görüşmedir. Yaklaşık 5 aydır sanki yıllardır tanışıyormuşcasına paylaştıkları herşeyi bitirecektir.

K. D yi arar ve o akşam görüşmek istediğini söyler. D ile bir çay ocağında buluşurlar. D. her zamanki mütevaziliği ile gülümser. K nın söyleyeceklerinden habersizdir. Daha çaydan bir yudum almışlardır ki;
K. "Bu ilişki garip bir hal almaya başladı ve görüşmesek sanki daha iyi olacak" der. D. anlamadığını ve neden böyle söylediğini merak ettiğini belirtir. Aslında herşeyi anlamakta ama K. ile görüşmemeyi düşünememektedir.

çok uzun bir yürüyüş ve sohbetin ardından son olarak K yineler "Görüşmemeliyiz". K. evinde doğru gider, D. etersi bir yöne ama D. dönüp arkasına bakmaz yine.

O günden sonra geçen günler D. için çok karmaşık ve sürekli sorularla geçer. Yemek yiyemez, sigaraya başlar ve sürekli sorar "Böyle mi olmalı?".

Aradan yaklaşık 1 ay geçer. D. için uzun bir sessizlik dönemidir bu. K. içinde gerçekle yüzleşmiş olmanın verdiği bir rahatlıkla birlikte, D. ye duyduğu sevgi ve özlem kafasını sürekli meşgul etmektedir aklında hep aynı soru"Başka türlü olamaz mı?".

D. nin ve K. nın ortak tanıdıkları insanlar D. nin son günlerdeki haline bir anlam veremez ve K. ya sebebini bilip bilmediğini sorarlar. D. nin gözlerinin altı çökmüş, zayıflamış ve kimseyle konuşmamaktadır.
K. D. nin durumunun çok kötü olduğunu öğrendiğinde kendini suçlar, çünkü defalarca D. mesaj yollamış, K. ya ulşamaya çalışmış ama K. geri dönmemiştir. En sonunda K. ya şunları yazmıştır "Ben sana ne yaptım, bu kadar acı çekiyorum".

K. dayanamaz ve sabahın ilk ışıklarıyla evden çıkar. Amacı D. ofise gitmeden D. nin masasına sıcak simit poğaca bırakmaktır. Ofise girer paketi masanın üzerine bırakır ve çıkar. aradan 5-10 dk. geçmemiştirki telefonu çalar. D. "sen bıraktın değil mi bunları" der.K "evet" diyebilir sadece.

O günden sonra K. ile D. yeniden görüşmeye başlarlar. Sanki hiç ara vermemiş gibi kaldıkları yerden aynı hızla...

Bir gün....

1 yorum: