31 Ocak 2011 Pazartesi

Abartmayalım...

Bugün kötü bi gündü. Muhtemeldirki pek çok insan pazar günlerini iple çekiyordur, dinlenmek, gezmek..vb için. Sanırım benim için kötü bi gün. Kendimi anlamakta zorluk çekiyorum yada zorluk çekmek için mi anlamıyorum acaba?

Uzatmayacağım. Bugün beni yine üzdüler, etrafımdaki insanlara her ne kadar "üzülmedim, ben böyle şeyleri takmam" gibi saçma sapan şeyler söylesemde. üzüldüm. Güvenim  yani özgüvenim bir iki basamak aşağıya düştü. Böyle durumlarda genelde suratı asık, gözleri dolu dolu dolaşırım ve her türlü olumsuzluğu üstüme çekerim. Sonra birine patlar ve durumu daha b..ka dönüştürürüm. En sonunda danışmana gider anlatır biraz kendime gelirim.

Hayattan ne beklediğim ve istediğimle ilgili net bişey söyleyemediğimden sanırım bu durum hep aynı olmuştur. Kötü günler birbirini kovalayacak bu ara. Dikkatli olayım

30 Ocak 2011 Pazar

Tekerrür halleri

Bak yine aynı şeyler oluyor. Oysa nasılda toparlanmıştım son aylarda. takıntıları, karşılıkları, gereksiz merakları olmayan huzur dolu, mutlu aylar. Ama yine sonuna geldik sanırım. Yine geliyorsun adım adım hayatıma, bu huzuru bozmaya, yeni ama tanıdık o huzur(suz)u getirmeye.

Aylardır belki haftada bir, hani derler ya "ayda yılda bir" gibi düşüyordun aklıma. Ama şimdi yine geldin, hergün girmeye aklıma. Buna izin veremem, nasıl yapacağım bilemiyorum ama izin veremem.

Lütfen ama lütfen beni bu halimle bırak, aklıma düşüecek şeyler yapma. Bana kendini hatırlatma....

24 Ocak 2011 Pazartesi

Takıntı

hastalık durumu hala devam ediyor ama dinlenecek ve iyileşecek fırsat olmadı bir türlü. dünden önceki gün bütün gün eğitim sonra yani dün (pazar) yaklaşık 10 saat dans çalışması derken bünyemin bana isyan etmesi çok normal. Bir an önce iyileşmem lazım ama nasıl?

Neyse bu konuları geçiyorum.
Kafam karışık bu birkaç gündür. Bazı hatalar yapmışım geçmişte, şimdi onları toparlayamıyorum. Hata derken, balzac a ait bir söz geldi aklıma tam böyle miydi bilemiyorum ama anlam itibariyle aynı "insanlara nankörlük edecek kadar hizmet etmeyeceksin". İşimi hep doğru olduğunu düşündüğüm için belli bir çerçevede yaptım. yani pazar çalışmak gerekirse pazar çalıştım, ama kimse bana pazar günü çalıştığım için teşekkür bile etmedi.Bende beklemedim. Yani o benim görevim olmuştu sanırım. Ama bir başkasından pazar günü çalışması istenildiğinde bir rica,teşekkür gırla gidiyor. Durumu düzeltmenin bir yolu olmalı, ki bu yol sanırım biraz sıkıntılı olacak....

20 Ocak 2011 Perşembe

pek bi memnun oldum.

Nasıl bir hastalık anlatamam. Sanki ciğerlerim sökülüyor öksürürken ama inatla işe geliyorum ve doktora gitmiyorum. Akşama da dans kursuna gideyim ki zatureden ölmeme ramak kalsın.

Neyse hastalık bahane, T. nin arıyor olması şahane. Hayır öyle gereksiz şeyler için aramıyor.Yani desemki aklına esiyor bi bahane yaratıp arıyor, daha çok sevinirdim ama bu gayet mantıklı sebeplerle arıyor. Tabi burda benim egomu okşamak ve kendimi iyi hissetmek için sorduğum şu soruya yanıt vermek gerekiyor. Aynı şeyi konuşup paylaşabileceği o kadar insan varken neden beni arıyor?
ne güzel ne güzel...

18 Ocak 2011 Salı

Gündem

Memleketim her gün yeni bir gündeme uyanıyor, ama son zamanlara görüyorum ki gerçekten uyanıyor(umuyorum). Sabah sokağa bi çıkıyosunuz benzine zam gelmiş, ertesi gün otobüse dolmuşa zam gelmiş. Daha yaşına yeni girmiş çocuk açlıktan ölmüş, Karadeniz Ege Akdeniz demeden heryerde HES ler santraller, 600 milyon dolar gibi bir rakamla devlet bir spor klübüne stad yapıyor.

Galatasaray taraftarı tüm arkadaşları ahada buradan (başka mekanım yok) tebrik ediyorum. O taşın toprağın içinde yürüye yürüye, çamura toza bulana bulana o stada gidecekler, üstüne bi sürü azar işitecekler bide kuzu kuzu dinleyip dönecekler miydi?. 1 Allah kuruşu vermediniz diyenler vergilerimizi, Ali Samiyen in arsasını ne yapmışlar? Galatasaraylı değilim ama benimde hakkım var orda. 600 milyon doların 1 Allah kuruşu(ne olduğunu bilmiyorum) benim olsa gerek. 

Önce benzine zam yok sonra otobüse sonrada senden farklılar diye otobüs sayısını yarım saatte bire indir. Sonrada deki bunlar anarşist. Değiller, bunlar insan ama tanımaman normal...

Çok sinirliyim çok. hele bugün açlıktan ölmüş bebeğin haberini okuyunca birilerinin midesine kömür kovası boşaltasım geldi.Nasıl olsa dağıta dağıta bitiremediler.

Hastayım.... her kime? sanaaa

Gerçekten hastayım, boğazım yanıyor. kulaklarımdan ateş topları çıkacak gibi. İzin alıp eve mi gitsem netsem ki....

Bu arada sabah T. aradı. Ölüyorum bu çocuğun hassasiyetine ya. Sevgili olmasada acayip değerli bi arkadaş, çok memnunum kendisinden :)

17 Ocak 2011 Pazartesi

Masal Son bölüm

Hayatımda pek çok şeyi yarım bıraktım ama bunu bırakmayacağım. Anladım ki ben hikaye falan yazamam, o yüzden burada kayıtlı olsun diye bu masalı bitireceğim. Sanma ki sırf bitirmek için uyduruyorum. Asla değil, sadece daha kısa anlatıp sonlandırıyorum bitmemiş ve bitmeyecek bu masalı

En son K. ile D. nin saçma sapan gerekçeyle görüşmemelerinde kalmıştık.

K., D., ye ulaşamamaktadır çünkü D. alıp başını gitmiştir habersiz. nereye gitmiştir ne yapmaktadır bilmemektedir K. Haftalar sonra K. D. nin işyerinde olduğunu öğrenir ve hemen gider. Amacı ne olup bittiğini öğrenmektir. İçeri girer D. nin masasının karşısına oturur ve "Bilmeye hakkım var diye düşünüyorum, neler oluyor, neredeydin?"der. D. nin gözleri kızarmış, dolu dolu bakmaktadır K. ya. ve sanki bıraksalar K. yı boğacakmış gibi. "Seni bir daha görmek istemiyorum, artık senin gibi biri ile görüşmek konuşmak paylaşmak istemiyorum, herşeyi anlamsızlaştırdın" der D.

K. şoktadır ve neden bunları işittiğini hiç bilmemektedir. Aslında basittir, D. nin ruh hali kendi yarattığı dünyasında K. nın onu aldattığı fikrine inanmış ve artık K. yı sevmediğini düşünmektedir.

Ortadan kaybolduğu süreçte ise kimliğini bildiği ama hiç tanımadığı birine evlenme sözü vermiştir.
Masal bu ya K. yı çok sevdiğini ve onsuz yaşayamacağını anlamış olmasına rağmen sözünden dönememiştir. K. yı çok sevdiğini söylediği bir gece K. ya başkası ile evleneceğini de söylemiştir.

Masal işte....

15 Ocak 2011 Cumartesi

Gayet gözelll

Bu ara sık sık yazamıyorum. Sıkıcı masalı da devam ettiremiyorum. Bildiğin üzere dünlükçüğüm yeni bir hobim var :)) haha söylemesi bile güzel vallahi. Neyse diyeceğim odur ki zaman sıkıntısı çekiyorum ve bu durumdan dolayı çok memnunum.

Bugün danışmanımla buluşma günümüzdü. Kendimle ilgili yeni bir şey keşfettim sayesinde. Aslında bu bir keşif sayılmaz ama yinede yanlış yerden bakıyormuşum bu özelliğime. İnsanları seviyorum, değer veriyorum. onlarda beni seviyorlar ama ben onların hayatlarına asla dahil olmuyorum yani onları önemsediğimi gösterecek küçücük şeyleri yapmaktan kaçıyorum. Sebebini yorumladık tabiki birlikte. Muhtemeldirki etrafımda fazlaca korumacı ve meraklı davranan insanlar sebebiyle, sevdiğim insalara ilişkin özel sorular sormayı yanlış birşey olarak düşünmüş ve hep es geçmişim. Neyse zararın nersinden dönsek kardır ve küçücük şeyler bazen hayat kurtarabilir değil mi?

2011 yılı bana çok ama çok iyi geldi. Umarım böyle devam eder. Kendimi buluyorum sanırım....

11 Ocak 2011 Salı

İş pratikleri

Çalışma hayatında karşı karşıya kaldığımız kifayetsiz muhterislerin yanında birde "ne oldum delisi" olanlar vardır. Motivasonları ve egoları yüksek bu insanlar zaman zaman saçmalakta dahil her vakit ukala olabilmekte, ancak kendilerini diğerlerine göre zeki olarak gördüklerinden zeka ile ukalalık eğrisine pik yaptırmaktadırlar. Özellikle bu şahsiyetlerin "aferinnn bak ben söylemeden akıl etmişsin, çok şaşırdım" demeleri durumunda elinize levyeyi alıp, vücut üzerinde taşınan ve kendileri tarafından beyin olarak adlandırılan içi boş dolayısıyla üstünde bir tüy tanesi bile bulundurmayan bölgeye allah ne verdiyse diyip vurmak istersiniz. Lütfen sakin. Üzerinize kan sıçramaz, başka şeyler sıçrar ki, bu da beyin olarak adlandırılan bölgenin vücudun hangi bölgesi ile yerdeğişikliine uğradığını gösterir. sen sen ol bu kifayetsiz muhterislere cevap yetiştiricem diye kendini paralama. Bak böyle bi paragraf cümle yazarsın sonra...

8 Ocak 2011 Cumartesi

kızgın

Kızgınım. Gereğinden fazla önemsemişim

Farklar

Bugün işe gelmek için bindiğim otobüse Gazi Mahallesi yakınlarında yaşlıca bir amca bindi. Önümdeki koltuğa, kendisi ile aynı yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim başka bir tonton amcanın yanına oturdu.Otobüs hareket ettikten kısa bir süre sonra yol boyu ön koltukta seyahat eden amca yanına yeni gelmiş yolculuk arkadaşına sordu "Yaş kaç" diye sordu. Diğeri "Sence kaç?" dedi."Bilmiyorum o yüzden soruyorum ya" diye yapıştırdı cevabı. Otobüse Gazi Mah. binen amca "85" diye yaşını açıkladı. Sonra devam etti "Peki ya senin yaş?".Hoş sohbet olduğu her halinde belli amca cevap verdi hemen "3  30 dan bir fazla". Sohbet o kadar ilerledi ki Adnan Menderesten, Kore gazilerine, Sit alanlarına kadar ilerledi.


Sohbette benim dikkatimi çeken şeyse "60-70 yıl önce" ile başlayan cümlelerdi.10 yıllık fark bile farktan sayılmıyor. Ben geçmişten bahsetmek istesen 8-9 yıl önce en fazla 10-12 yıl önce diye başlıyorum. yani farkım 1-2 oluyor en fazla. 10 yılı yıldan saymamak, Vay bee....

6 Ocak 2011 Perşembe

haklıyken haksızsın

Önce iyi haberler:canımın içi arkadaşım doğum yapmış ve ilk beni aramış. Ayyy canım benim. Sonra bir kart geldi askere giden bir kardeşimizden. Nasıl mutlu oldum anlatamam.

Şimdi kötü haber: Benim elime bu davulu veripte tokmağı elinde tutanlara lanet yağdırıyorum. Varmı böyle samimiyetsizlik. Üzerine hiçbir sorumluluk alma. Al kızım bütün sorumluluk senin yağ es gürle de. Sonra arkamdan iş çevir. İyi valla. Şimdi geleneksel benden beklenen nedir. Ortalığı kasıp kavurayıp hiddetten gözüm dönsün değil mi? Ama bu sefer haklıyken haksız olmayacağım. Gayet sakinim ve davulu iade etme isteğimi olabildiğince sakin dile getireceğim. Eğer bu yöntemde tutmazsa bu iki kendini bilmez düzenbazın kafasında davul çalıcam.

Masal Bölüm 3.

Bu aralar tek sevdiğim, dünlüğüm, dünde bitti ve yeni bir gün yeniden başladı. Kendime dair yeni bir teşhisle giriyorum bu güne. Ben gerçekten "politik" davranmayı beceremiyorum yada daha açık ifade etmem gerekirse insanların bu kadar iyi idare etmeyi nerden ve nasıl öğrendiklerini merak ediyorum. Niye herşeye tavşan gibi atlıyorum. Niye bende izleyip beklemeyi biraz olayları seyredip, derdi tasayı başkalarına bırakmıyorum. Niye her sorunu ben çözebilirmişim gibi davranıyorum. Neyse bu kritikleri danışmana saklayalım Gelelim Masalımıza....

K ile D. nin masalında gel git durumlar, iç tartışmalar, kavgalar başlamıştır. her ikisi de aynı soruları kendilerine devamlı suretle sormaktadırlar. Bu ilişki nereye gitmektedir ve sonu varmıdır. K. kadın olması dolayısıyla daha romantik ve duygusal tepkiler vermekte, sevdiği adamın bir gün kendisine açılacağını düşünmektedir. sabırsızlığı artmakta, beklentilerine bir tülü karşılık bulamamaktadır. İlişkileri her geçen gün dahada derinleşmektedir. Kimseyle paylaşamadıkları Anları anıları, karmakarışık düşünceleri paylaşmakta ve hayatta kendilerini anlayan başkaları olmadığını düşünmeye başlamışlardır.

K. yaşadığı bu ilişkinin giderek çıkmaz bir noktaya ilerlediğini farketmekte, bu durumun uyuşturucu etkisinden kurtulmak istemektedir. Farkındadır ki D. hiç bir zaman onu baktığı gibi bakmayacak. Kendi kendine bu durumu her anlattığında D. den uzaklaşmakta D ise bu ayrılık her yaşandığında içine kapanmaktadır. 

D. geçmişte K. ya söylemek istemediği bir sebeple tedavi görmüştür. Psikolojik olarak iyi durumda değildir ve pek çok şeyi, özellikle de K. ya dair herşeyi takıntı haline getirmektedir. Çok sevmektedir ve bunu farkettiği her dakika rahatsızlığı derinleşmektedir. K. ile geçirdiği her dakikanın her günün ayrıntısını bi yerlere not etmektedir. Hiç bir şeyi atlamak ve unutmak istememektedir. Ancak K. dan saklamaya çalıştığı şeyler, giderek canını acıtmaktadır.

D. K ile tanışmadan önce bulunduğu çevreden uzunca bir süre ayrılmasını gerektirecek bir ilişki yaşamıştır. D. nin yaşadıkları hep birbirine benzemektedir. Bir kadına sevgisini söyleyememekte, bunun söylenmeyecek kadar kıymetli sözcükler olduğunu düşünmektedir. Bir kere tutmuştur bir kadının elinden ve bunu bile sevgisini değersizleştirecek bir eylem olarak görmektedir. K. nın elini hiç tutmamıştır. Bir keresinde karşıdan karşıya geçerken yeltenmiş, eli eline değmiş ama elini tutmayı becerememiştir. 

K. D ile oturdukları bir gün kararlıdır ve artık söyleyecektir. Onu ne kadar sevdiğini, neden bu şekilde davrandığını anlamadığını olabildiğince açık söyler. D. anlamamış gibi davranmakta konuyu sürekli değiştirmektedir. K. çok üzerine gitmez ama D. nin kafasında K nın sözcükleri dolaşmaktadır. K. bu şekilde devam edemeyeceğini cümle aralarında hep söylemiş ve tercih noktasına geldiğini anlatmıştır.

Hikayenin başından bu yana yaklaşık 1 yıl geçmiş yine Ankara nın ayazında yürümektedirler. K. ya bir telefon gelir ve telefondaki ses ile sohbete başlar. K. yı arayan eski bir arkadaşıdır. Telefonu kapattıktan sonra D. nin konuştuğu kişiyi merak etmesi üzerine, " Çok önemli biri değil, eski bir arkadaş" der.D. nin kafası karışmıştır. Sohbet çok yakın iki arkadaş arasında geçiyormuşçasına sıcaktır ve kafasına takılmıştır.

aradan 1-2 hafta geçmiş ama D. nin kafasındaki soru işareti hala çengelinden asılı şekilde durmaktadır. K. ya bu durumu takıntı haline getirdiğini ve ona yalan söylediğini düşündüğünü söyler. K. ise duruma anlam veremez.

O günden sonra K. D. ye uzunca bir süre ulaşamaz....

5 Ocak 2011 Çarşamba

Kontrol iyi bişeydir.

Ciddi bir rahatlama yaşıyorum şu an. Sanki üzerimdeki yükleri yavaş yavaş alıyorlar. Nedir buna sebep dersen, şu an sorgu odasında gibiyim. Herşeye içimden geldiği cevap veriyorum. hayatım boyunca üzerimde taşıdığım günah keçisi rolünü bir kenara atıp "Bilmiyorum" yada "beni ilgilendirmiyor" diyorum. Bu kadar basit olmadığı kesin. Ama adım adımdır.


Bu arada Masalın 2. bölümünü az önce okudum. Hani derlerya "yazsam roman olur", ben roman olabilecek hikayeyi öyle bir yazmışım ki hiç bişeye benzememiş. Masalın kahramanlarına çok ayıp oldu ama neyse tasvir çalışması yapayım ben biraz. :))

4 Ocak 2011 Salı

Masal Bölüm 2.

Nerde kalmıştık? K. ile D. ilk görüşmelerini tamamlamışlardı.

Eveeettt, bu ilk görüşme her ne kadar her iki taraf içinde çok anlam ifade etmiyor gibi görünsede yıllar sonra bile hafızalarından silinmeyecektir. Bu ilk görüşmenin ardından teknolojinin de yardımıyla K. ile D. internet üzerinden görüşmeye başlarlar. Bir kaç gün sonra D., K. ya " bu akşam vaktin varsa bir bardak çay ısmarlasam" der.
K. çayı da seviyor olması hasebiyle teklifi kabul eder. Ankara nın hüzünlü sonbahar akşamında D. işyerinden çıkar ve kafası önde K. ya doğru yol alır. K. nın işyerine gelir ve hazırlanmasını bekler. Bu arada K. nın işyerindeki arkadaşlarıyla da tanışır.

Ankara'nın basit sokak arası bir çaycısında oturup sohbet ederler. Hava soğuktur ama aldırış etmezler. Oturdukları yerden kalkıp yürümeye karar verirler. Bu yürüyüş ikisi içinde çok kısa sürmüştür ancak neredeyse 1 saati geçmiştir. Saatin hayli ilerlediğini fark edip yine vedalaşırlar. K. otobüs beklemektedir D. ise evine doğru yol alır. K. D. nin arkasına bakıp bakmayacağını merak eder ama D. arkasını dönmez.

D. nin K yı ziyaretleri sıklaşmıştır.Sonbahar bitmiş ve Ankara da kar başlamıştır. K. kar yağışını çok sever ve D. ile birlikte Salep içip sohbet ederler. Görüşmeleri nerdeyse hergün gerçekleşmektedir. Evlerine vardıklarında hemen bilgisayarı açıp eve dönüp dönmediklerini merak etmekte ve konuşmak istemektedirler.

Her sabah Günaydın mailleri gönderir, en sevdikleri şarkıları paylaşırlar. Gün içinde defalarca telefonlaşır öğle yemeğine sık sık birlikte giderler. Artık birlikte olabilmek için bahaneler yaratmaya başlar sabah kahvaltısı, olmadı öğle yemeği derken neredeyse her gün defalarca görüşmeye başlamışlardır.

D. yüksel lisans yapmaya başlamış ve çok heyecanlıdır. Nerdeyse sık sık K. ya bundan bahseder, ödevlerini analatır, onadan yardım ister. D. K nın konuyla uzaktan yakından ilgisi olmadığını bilmekte ama onu hayatına dahil etmek için neredeyse her ayrıntıyı paylaşmaktadır.

Bu durum K. nın ve D. nin ortak arkadaşları tarafından farkedilmiş ve ikisinede farklı zamanlarda aralarında duygusal bir ilişki olup olmadığını sormuşlardır. D. sosyalist bir çevreden gelmektedir ve bu tür soruların onda tek bir cevabı vardır "Hayır". K ise benzer bir çevrede bulunmasına rağmen ilişkilerini daha mesafeli tutmuş ve bu tür konularda kendini ifade etmeyi seven biridir. Onun cevabı ise "Bilmiyorum" olmuştur.

Bir kış günü K. D. yi arar ve o akşam görüşüp görüşmeyeceklerini sorar. D. dersi olduğunu ve gelemeyeceğini söyler. K. üzülmüştür ama "peki" der. D. okula gittiğinde aklı hep K. dadır. Son anda dersi iptal olur ve D. ayakları yere basmadan K. nın yanına gitmek için harekete geçer. Yolu yarılamışken D. birden durur, Ankarada yağmur yağmaktadır. D. sırılsıklamdır ama yolun ortasında öylece kalakalmıştır. "Ben ne yapıyorum" der kendi kendine. "Nedir bu heyecan, bu telaş. Ben böylesi bir duruma düşemem. Yapacak başka işler var" der ve yavaşlar. K nın yanına o gün hiç gitmez.

Bu arada K. da D. den farklı şeyler düşünmemektedir. Kimdir bu hergün görüştüğü, herşeyi paylaştığı, özlediği, merak ettiği adam kimdir? Ne hissediyor? Ne bekliyor?

ve K. D. nin içinde bulunduğu çevreyi az çok tanıdığından ve D. nin kendisine asla kendisi gibi bakamayacağını bildiğinden bir karar verir. O akşam görüşeceklerdir ve bu son görüşmedir. Yaklaşık 5 aydır sanki yıllardır tanışıyormuşcasına paylaştıkları herşeyi bitirecektir.

K. D yi arar ve o akşam görüşmek istediğini söyler. D ile bir çay ocağında buluşurlar. D. her zamanki mütevaziliği ile gülümser. K nın söyleyeceklerinden habersizdir. Daha çaydan bir yudum almışlardır ki;
K. "Bu ilişki garip bir hal almaya başladı ve görüşmesek sanki daha iyi olacak" der. D. anlamadığını ve neden böyle söylediğini merak ettiğini belirtir. Aslında herşeyi anlamakta ama K. ile görüşmemeyi düşünememektedir.

çok uzun bir yürüyüş ve sohbetin ardından son olarak K yineler "Görüşmemeliyiz". K. evinde doğru gider, D. etersi bir yöne ama D. dönüp arkasına bakmaz yine.

O günden sonra geçen günler D. için çok karmaşık ve sürekli sorularla geçer. Yemek yiyemez, sigaraya başlar ve sürekli sorar "Böyle mi olmalı?".

Aradan yaklaşık 1 ay geçer. D. için uzun bir sessizlik dönemidir bu. K. içinde gerçekle yüzleşmiş olmanın verdiği bir rahatlıkla birlikte, D. ye duyduğu sevgi ve özlem kafasını sürekli meşgul etmektedir aklında hep aynı soru"Başka türlü olamaz mı?".

D. nin ve K. nın ortak tanıdıkları insanlar D. nin son günlerdeki haline bir anlam veremez ve K. ya sebebini bilip bilmediğini sorarlar. D. nin gözlerinin altı çökmüş, zayıflamış ve kimseyle konuşmamaktadır.
K. D. nin durumunun çok kötü olduğunu öğrendiğinde kendini suçlar, çünkü defalarca D. mesaj yollamış, K. ya ulşamaya çalışmış ama K. geri dönmemiştir. En sonunda K. ya şunları yazmıştır "Ben sana ne yaptım, bu kadar acı çekiyorum".

K. dayanamaz ve sabahın ilk ışıklarıyla evden çıkar. Amacı D. ofise gitmeden D. nin masasına sıcak simit poğaca bırakmaktır. Ofise girer paketi masanın üzerine bırakır ve çıkar. aradan 5-10 dk. geçmemiştirki telefonu çalar. D. "sen bıraktın değil mi bunları" der.K "evet" diyebilir sadece.

O günden sonra K. ile D. yeniden görüşmeye başlarlar. Sanki hiç ara vermemiş gibi kaldıkları yerden aynı hızla...

Bir gün....

3 Ocak 2011 Pazartesi

Masal Bölüm 1.

Sevgili dünlük, saat henüz erken olduğu için günlüksün hala bugün böyle idare et. Akşam akşam bir mail sinirlerimizi bozdu. insanlar ne kadar görgüsüz olabiliyorlar. Üstelikte 50 li yaşlarda okumuş yazmış bir insan, yazışma adabını bilmez mi? Bilmez miş. Neyse bunun gerginliğini atmak için bir kadeh karadut şarabı eşliğinde yazmaya karar verdim. 1 den 10 a kadar sayıp sana uzun bir masal anlatacağım. 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10. rahatlamadım, bunun da bi numarası yokmuş. Biz masala geçelim belki biraz gevşerim.

Masalımızda mekanlar genel olarak Ankara sokakları olacak. Yer, zaman, kişiler uydurma ama kişilikler ve olaylar gerçek olacak. masal gibi :)
Masalımızın iki esas kahramanı olacak
Esas kız, biz ona K. diye sesleneceğiz. K. işi gücü olan konuşkan, dışa açık, özgüveni yüksek izlenimi veren ama içeride kendini paralayan şahsına münhasır bir kişiliktir.
Esas oğlan, biz ona D. diyeceğiz. D. işi gücü olan içe kapanık, genelde utangaç, mütevazi ve psikolojik  sorunları olan hasta bir arkadaşımızdır.

Bu iki kişinin ortak noktaları ise yalnızlığın dayanılması zor bir yaşantı değil daha entellektüel ve felsefi bir tarafının olduğunu düşünmek gibi gereksiz bir yanlarının olmasıdır.

Gelelim Masalımıza
1. Bölüm
Bir sonbahar günü kızımız K. kısa süre önce tanıştığı bir arkadaşının doğum günü olması vesilesiyle bir demet çiçeği kapar ve soluğu arkadaşının ofisinde alır. Arkadaşına sarılır, çiçeği verir, doğum gününü kutlar ve işe dönmesi gerektiğinden ortamdan hızla uzaklaşır. K. sonradan öğrenecektir ki gittiği yerde arkadaşından başka biri daha vardır. Ve onu hiç görmez o anda. Aradan günler geçer, K. kafası masaya gömülü bir şekilde çalışırken kapı aralanır ve içeri "Pardon" diyen bir ses girer. K. kafasını kaldırır ve bir çift mavi gözle karşı karşıya gelir. "Ben N. yi arıyordum" der. K. aradığı kişinin dışarı çıktığını, beklemek isterse bir çay ikram edebileceğini söyler, ama acelesi vardır gelenin  "Teşekkür ederim, başka zaman" der ve gider.
Aylar belki yıl sonra K. öğrenecektir ki, arkadaşının ofisinde yüzüne bile bakmadan uzaklaştığı kişi ile o gün işyerine gelen kişi aynı kişidir yani D.

O günden haftalar sonra D. bir arkadaşıyla buluşmak üzere dışarı çıkar. Arkadaşıyla buluşacağı mekana her zamanki utangaç tavırlarıyla girer. Gözleri arkadaşını aramaktadır ve geldiği mekanın çok kalabalık olmasından rahatsızdır. Alışık değildir ve ciddi bir baş ağrısı yaşamaktadır. D. nin gözleri arkadaşını ararken başka tanıdık yüzler görür ve onlar da D. yi. Nereye kaçacağını bilemezken masalarına buyur ederler D. yi. Her ne kadar arkadaşı gelince bu kalabalıktan kurtulacağını düşünsede, bir telefon sesi D. yi bütün gece o masaya mahkum edecektir. Arkadaşı gelemeyecektir ve D. masadan kalkmak istediğini söyleyememektedir.

Bir süre sonra D., etrafı renklendirircesine heyecanlı ve neşeli bir ses duyar, merhaba diyerek yaklaşmaktadır. Ses D. nin oturduğu masaya geldiğinde sanki herşey susar bir tek o ses duyulur. D. gözlerini yukarı kaldırdığında kırmızı paltosuyla gülümseyen K. yı görür. İki çift derin mavisi göz buluşur ve gülümser.

K. merhaba demek için uğradığını ve kalamayacağını söyler. D. hemen ayaklanır ve üzerindeki utangaçlıktan eser kalmamış bir şekilde gitmesi gerektiğini söyler. Birlikte dışarı çıkarlar ve sanki yıllardır birbirlerini tanıyorlarmış gibi farkında olmadan uzun bir yürüyüş yaparlar.

K. otobüse biner, D. yoluna devam eder. K. D nin arkasına bakıp bakmayacağını merak eder ama D. arkasını dönmez.

Bölüm 2.
yarına

2 Ocak 2011 Pazar

Umutlu günler dileğiyle...

Bugün dans vardı ,çok yorgunum dünlük. İnsan 5 saat boyunca sadece 10 ar dk. dan 2 defa ara verirse çok yoruluyormuş :) Bunlar keyifli yorgunluklar tabi, sözünü bile etmeye değmez.
Şimdi biz yeni yıla girdik ya. Çok anlam yüklemekte istemiyorum kendisine ama, yinede bazı beklentilerim var açık söyleyeyim şimdiden. Sonra yok sen böyle şeyler istememiştin falan olmasın.Tek sırdaşım sensin, sende bana artistlik yapmayasın...

Yeni yıla aile ortamında gayet keyifli, bir o kadar da dinlendirici girdik ama maalesef hastalandık. İş çıkışı ısrara dayanamayıp eve gelmeden önce içtiğim votka ve sonra evde devam ettiğim şarap, hepsi bir arada gece kıvrandırdı. Yani yeni yıla kıvranarak girdim. Gerçi ben yeni yıla nasıl girersen öyle geçer ritüeline pek inanmıyorum. Öyle olsaydı bütün yıl göbek atıyor olurdum değil mi?

Uyumadan önce herkes için dilek diledim dünlük ama herkes için sağlık, huzur ve mutluluk... Kendime kıyak geçtim bi tane özel bişey diledim. Biraz rahatlamayı diledim, ama her anlamda. Aşık olayım istedim, boşvermek istedim, takılmamak istedim....Böyle işte

Öğleye kadar uyudum 1 ocak günü, sonra bizim ufaklıkla(yaş 16) sinemaya gittik. Arabayı Alışveriş merkezinin heryeri dolu olan ve benim sinir krizi geçirmeme ramak kalan bir anda duvara tosladık. neyseki bizde ve tabi canım arabamda hiç bişeycikler yok. Tahtaya vuralım. Filme kıl payı yetiştik." Hırsızlar şehri ". kişisel olarak ben çok beğendim. Alışkanlıklar, arkadaşlıklar, öğrenilmiş ve öğretilmiş gerçekler hayatta hiç peşinizi bırakmıyor. Film tam bir aksiyon olmasının yanı sıra benim aldığım mesaj budur. Keyifliydi açıkçası.
ve okuduğum bu haber çok hoşuma gitti seninle de paylaşayım işte burada

Şimdilik iyi geceler. Yatmadan önce bir yazı daha oku oda burada