30 Kasım 2010 Salı

bir kaç günlük

sanırım senden özür dilemenin bir anlamı yok. 3 gündür yazmıyorum. tamamen tembellikten.

cumartesi günü insana ve insanlığa olan düş kırıklığımdan sonra (sanki ilk kez oluyo:() ) akşam işyerinden koşar adımlarla kaçtım. Sağolsun T. nin yardımıyla. Herşey üstüme üstüme geliyo artık burda. Şimdi yemek molası ama benim hiç yiyesim yok. Neyse Pazar günü dans dans dans. Seviyorum ben bu işi ve rahatlıyorum. Sonra akşam tiyatoraaaa. Bir yaz gecesi rüyası na bilet bulabildim sonunda. Pazar akşamı atladım arabama ve hızla çay yoluna doğru yola çıktım. Benim annem güzel annem her zaman olduğu gibi "kimle gidiyosun? yalnız mı? ayyyy bu gece vakti, nasıl olcak? arabayla bide" dedi ve hızla evden çıktım.

Sanırım son yıllarda kendim için yaptığım en iyi şey araba almak ve kullanmak oldu. Gerçi bu borcun altında kalsamda olsun. Değiyor vallahi. Arabamı :) tiyatronun önündeki otoparka düzgüüün bir şekilde park ettikten sonra oyuna girdim. O kadar güzel bir yerden almışım ki koltuğu sahneyi tam ortadan görüyordum. Yanıma etine dolgun bir hanım oturdu. Sanırım o salonda yalnız gelen bir tek bendim :(. Kadın arkadaşımız koltukların darlığından yakındı durdu yanındaki arkadaşa. Ben bayılıyorum böyle insanlara ve çok öykünüyorum. Bense hayatım boyunca suçlu psikolojisi ile yaşamış bir insan olarak koltuk arasında değil kendimde arardım suçu.

Oyun başladı. Oyun konusunu kurgusunu okumadan gidersen sıkılırsın tabi. Müzikal gibi bişeydi. Tamer Karadağlı nın tiyatro oyunculuğuyla ise uzaktan yakından ilgisi yok bence. Yada bu oyunda kötüydü diyeyim.

Sonra tekrar eve. O da ne misafirler üşenmemiş beni beklemişler o saate kadar. Annem ise çok hoştu gerçekten gözlerinden resmen alt yazı geçiyordu."Bu saatte eve gelinirmi kızım, bak misafirler ne düşenecek kimbilir" :) Bayılıyorum bu kadına. Ve sabrına hayranım

27 Kasım 2010 Cumartesi

blogunu verimli kullanamayan fadik

Buraya eski blogtaki gibi şeyler yazamıyorum, daha doğrusu bu ara kendimi toparlayıp yazı yazamıyorum. bu yazıya olabildiğince konsantre olmaya çalışıp tabakhaneye yetişir gibi yazmayacağım :)

Dün ve bugüne dair düşülebilecek notlar arasında dünyanın giderek dahada dayanılmaz ve anlaşılması zor bir yer haline geldiğini söylemek mümkün. Dün gayet sessiz bir gün diye yazmışken ben ve sıkılıyorum derken, al sana sessiz gün dedi biri ve hooop odamın içinde 10 kişi birden belirdi. şehir dışından gelen misafirlerle ilgilenmek gerekti tabii. Sordukları sorulara yanıt verildi. çay kahve ikramı derken daha bu 10 kişiyi uğurlamadan yeni bir grup geldi. ilk grup daha samimi sıcak olmaları hasebiyel çok can sıkıcı değildi ani ziyaretleri. Ancak 2. grup misafirlerde komşuyu çekiştirmeye gelmiş mahallenin ayaklı gazetesi edası vardı ki, hiç mi hiç hazzetmediğim şeydir. Mecburen dinledik kafa salladık. Biz kafa salladık ama merğer bizim misafir bizden laf almaya çlışıyomuş bide yanında gerçekten bol keseden sallıyomuş. Yanımızda onu da beni de tanımayan birileri olsa sanırım şöyle derdi." Ayy bu fadik ne pısırıkmış hiç cevap vermedi, ama misafir kişilik pek bi bilgili görgülü". neyse mecburen diğer çalışma arkadaşlarına devredene kadar misafirlere eşlik ettik akşam yemeğinde de.

Sonra oldu mu sana bugün. Bugün bu bütüm misafirlerin birlikte olması gereken bir ortamda bu bizim bilgili görgülü misafir konuşmak zorunda kaldı, ama ne konuşma. Tam bir felaketti.Gerçi dinleyenlerde çok işe yarar insanlar değillerdi ama.

Bugünden kalan asıl mesele şu aslında, insanlar giderek hırçınlaşıyor ve bu hırçınlaşan kitlenin yanında insanlar hızla susuyorlar. Karışık oldu farkındayım ama düşünki 500 kişinin olduğu bir mekandasın ve bu 500 kişinin içinde bir kişi ön plana çıkıyor. bu öndeki arkadaş en arkadakilerden birine bağırıyor çağırıyor, vuruyor kırıyor... peki geriye kalan 488 kişi nasıl bir tavır takınıyor.
Eğer bu öndeki arkadaş gerçekten önde ise 488 kişinin %50 ı benzer tavırla bağırıyor vuruyor kırıyor arkadakine. %40 u sadece susuyor çünkü öndekinin ve %50 nin gazabından korkuyor.geriye kalan %10 ise arkadaki için ne yaparız diye kafa kafaya vermeye çalışıyorlar ama sonuçta arkadaki bakıyorki kimse ona sahip çıkımıyor, gidiyor %50 nin içine giriyor.

Bugün yaşadığım durum tam böyle olmasada gidiş bu yönde.
Bu arada İki tutam Saç: Dersimin kayıp kızları gösterime girmiş.Üstelik Büyülü Fenerde var imişi.Yarın tiyatroya gitmeseydim kesin giderdim. artık pazartesiye kısmet

26 Kasım 2010 Cuma

Tuhaf

Çok sıkıldım dünlük.Anlık bişey sanırım ama şu an canım sıkkın. Dün de yazamadım çünkü çok geç gittim eve. Tabi paparayı yedim :) Konser vardı çok güzeldi. T. ile birlikte gittik diğer arkadaşlar gelmeyince. Muhabbet hoş, yolculuk güzel tabii müzik güzeldi. Teşekkürler tekrar. 2. biradan sonra mutluluktan uçmadığıma şükrettim tabi :)

Çok iş var ama benim yapasım yok bugün, halbuki diğer günlere göre daha sessiz ve sakin bir gün.

Ankara'da Tunalı dışında nerde sahaf var acaba? O kadar aradım ama kitabı hala bulamadım.Yarın cumartesi işten erken çıkabilirsem aslında bi kez daha dolaşayım. Maddi durumumu bir an önce gözden geçirmem lazım. neredeyse batacağım :)

Onur Bayraktar motosiklet kazasında hayatını kaybetmiş.Çok üzüldüm. İnsan yakınındaki birini kaybettiğinde o an dünyanın durması gerektiğini düşünüyor ama hiç durmuyor hayat ne tuhaf bi duygu. Her ölüm haberinde aynı şeyi hissediyorum. Her ölüm erken ölüm ama bu çok erken olmuş gerçekten.Tanıyan seven sayan herkesin başşı sağolsun....

25 Kasım 2010 Perşembe

şimşekler çaksınnn

öncelikle dün yazamadığım için özür dünlük. Abuk sabuk şeylerle ilgilendiğimden ve çok yorgun bir bünyeyle yatağa girdiğimden hiçççç yazasım gelmedi. Dün akşamdan beri devam eden çarpıntılarda cabası.

Az önce, daha demincek blog blog gezerkene http://yerelmasindakiyer.blogspot.com/ ahada burdaki dizi yorumuna hasta oldum. Valla yazanın eline aklına sağlık. Öyle derin tahliller yaptığımdan yada yapıldığından değil ama bir an için o salak Berrin in ben olduğum geldi aklıma. Bu konuda ciddiyim dünlük. Film de bile olsa aynı hatayı yapmış hatta aynı sonuca yakalanmış koca bir salağım bende.

Bir an daraldım vallahi. Hayat devam ediyor tüm hızıyla tabi bendeki salaklık baki :) Sevgili danışmanım duysa :( insan psikologuna bile yalan söylermi ya. Bu da çok salakça değil mi? Neyse daha detay yazabilmek dileğiyle diyorum....

23 Kasım 2010 Salı

koru yarebbim

Sevgili iş arkadaşım; sinirlendiğinde yada birine kızdığında bana artistlik yapacağına, kızdığın kişiye söyleyesene söyleyeceklerini. Sanıyomusun ki ben "ah ne kadar prensip sahibi" diyorum senin için. Tabi bunu sana söylediğimde "ay sanada bişey söylenmiyo" demen beni ayrıca çileden çıkarıyor.

Ne zaman bu kadar tahammülsüz oldum bilemiyorum. Tahammül etmek zorunda da hissetmiyorum kendimi açıkçası. Bak başıma ağrılar girdi. Sen olsaydın ya şimdi...

Pazartesi antropofobisi

Saat olmuş gecenin yarısı, dün uyumuşum sabaha karşı. Bendeki bu enerjinin sırrı çözülmeli. Bence inattan ama neyse. İş çıkışı yürüme ve bol bol gülmece işe yaramış olabilir.

Bu sosyal paylaşım dedikleri  facebook ve iletişim aracı olarak kullanılan MSN-Gtalk gibi şeylere sinir oluyoru artık. İnsanların birbirine söyleyemediklerine profillerine yazması, ikide bir dürtme durumları artık çileden çıkıyorum. Neden kullanıyosun dersenizde dayanamıyorum işte sadece bakıyorum :)

MSN i kapacam ama pek sevimli arkadaşlarımdan biri, bir iki ay önce kalbimi kırmış ve beni yarıyolda bırakmışlardan diyelim, şimdi ikide bir "ne yapıyorsun " diye soruyor. İnsanın E... diyesi geliyor ama bu saatte kalp kırmayalım değilmi.

Şu alıpta okuyamadığım gazeteyi okuyup uyumam lazım. Yarın yorucu bir gün olacak.

Not: Özledim

22 Kasım 2010 Pazartesi

Sıkıntılı günler

Bence yeter. Bu kadar merak bu kadar gereksiz bilgi, sadece sıkıntı yaratıyor o kadar. Hayatında ikinci adam olmayı öğrenmen gerekiyor(kendime söylüyorum). Belki dinlenmek için fırsat olur. Aslında ben bile inanmıyorum söylediklerime ama söz dinlemem lazım. Danışmanım durumun normal olduğunu söyledi ama yinede zor geçiyor bu süreç.

"Bırak istedikleri yere gitsinler, istedikleri işi yapsınlar.Onlar etrafta olmayınca daha mutlusun farkında değil misin" diyorum kendime :)

Tiyatro bileti almam gerek yoksa kalmayacak...işte burdaa

21 Kasım 2010 Pazar

haydi raks edelim

bugün kursa gittim, ah pek zevkli. profesyonel olarak yapmayacağım bişey olsada hobi olarak gayet keyifli bir uğraş benim için. kendimi çoğu zaman iyi hissettiğim bir ortam ama nedense her yerde insanlardan kaynaklı krizler mevcut. burada olduğu gibi. Neyse zamana bırakmak gerek sanırım ayrıca benide çok ilgilendiren bir durum değil. Sadece tanıdık insanlar arasında olması biraz üzüyor ve yabancı bir yerdeyim hissi uyandırıyor.

Neyse kurs bitti eve döndüm. Evde aynı gerilim. Burdada herşeyi zamana bırakmak gerek, fazla kelime sarfiyatına gitmeden, sessizce....

sabah sabah

Aslında gece çok geç yatmadım, alkolde almadım ama yinede yaklaşık olarak 15 dakika önce uyandım. Daha kahvaltı yapılacak, dans çalışmasına gidilecek sonra dönülüp anneyi misafirliğe götüreceğim....

Uyku problemimi nasıl aşarım bilemiyorum ama uykumda bile yorulduğum ve kendimi yorduğum için çok kızıyorum. yatmadan önce 2 kadeh şarap içsem zihnim bulanır mı? İşe yararmı acep?

Aperitif

Aparatif değil, aperatif değil aperitif imiş. TDK imla klavuzu öyle diyor. Neyseki yazıyla hiç ilgisi yok.
Unutmayayım diye buraya not düşüyorum. Benim eski bir blogum daha var ve ordada birkaç yazı var. Geriye dönüp okumak iyi oluyormuş. Yazıların hoşluğundan yada kalitesinden değil, sadece samimiyetinden belki, belkide hatalarından kaynaklı iyi oluyor senede bir kez onları okumak. Anlıyorum ki kendime koyduğum pek çok teşhis doğru. Neydi? Maymun iştahlı. Önemsediği hiç bir konuya yeterli zamanı ayırmayan ama konu iş olunca akan sular duran sağlıksız bünye.
Neyse yaş oldu 30 ama yinede pes etmek yok. Ha bu arada bundan sonraki yazılarda (hani denk gelirde biri okursa ne oluyor burda demesin) geçer diye burda hemen söyleyeyim benim bir danışmanım var :) kendisine böyle diyor. Bende danışanım tabi. Yaklaşık 2 yıl önce başlayan birlikteliğimiz hala devam ediyor. Psikologum =danışmanım keyifli bir hatun ve hayatımı etkiliyor. Dünlükleri tutarken şahsına münhasır sözleri ve yorumları geçebilir lütfen iki el yanda saygı duruşunda okuyunuz :)

Açılış Niyetine

- Neden?
Çünkü Maymun iştahlıyım. Bir önce oluşturduğum blogu devam ettiremedim. Kurgusuda farklıydı, zaten bir iki kişi öğrendi blogu. Öyle işte
- eee
Eee si inşallah bu sefer kendime blog a vs saygı gösterip, zaman ayırıp yazıcam. günlük yada dünlük gibi bişey olacak. Çünkü kağıt kalem kullandıklarımı kaybetme ihtimalim çok yüksek...

Neyse hoşbulduk :))